(Bu yazıyı okumak 2dakika35saniyenizi alacaktır.)
Kendinizi yargılamayın, çünkü iç kaynaklı ve dış kaynaklı insanların başarı ölçütleri farklıdır. Özgür Bolat yıllar önce ‘Mutlu ve Başarılı Çocuk Nasıl Yetiştirilir’ adlı seminer düzenlemişti. Ben de sehrincocukhali.com çalışanı olarak oradaydım. Özgür Bolat, o seminerin başlangıcında katılımcılara iki fotoğraf gösterdi. Bir tanesi anneannesi ve dedesinin köyde kapının önünde oturdukları fotoğraf, diğeri de büyük bir şirketin genel müdürü pozisyonundaki arkadaşı.
İç ve Dış Kaynaklı İnsanların Başarı Kriterleri
İki fotoğraftaki insanlar için de başarı ölçütleri çok farklıydı. Birisi sürekli gelişerek şirketini ve kendini daha üst mertebeye taşımak istiyordu. Sürekli yoğun bir çalışma temposuyla her günün aynısını yaşıyordu. Sadece kendisinden değil, birçok kişiden de sorumluydu. Genel müdür olabilmek için yaptıkları bir yana, genel müdür olduktan sonra yapması gerekenler ise daha fazla çaba gerektiriyordu. Bu başarıyı yakalarken aile hayatından, sevdikleriyle geçireceği zamandan feragat etmek zorunda kalıyordu. Belki kendisi bilmeyerek belki de şirketin çalışma sistemiyle doğada var olan kaynakları tüketiyordu. Yoğun iş temposu arasında şirketin önemli bir anlaşma imzalaması, şirketin kar edecek çalışmalar yapması onu başarılı kılıyordu. Sürekli övgü, ilgi, alaka görüyordu. Bu dış kaynaklı biri için başarıyı ifade ediyor sanırım.
Diğer fotoğrafta yer alan anneanne ve dede ise köyde günlük yaşamlarını devam ettiriyor. Sabah kalkıyorlar, bahçe işlerini, hayvan işlerini yapıyorlar, dinleniyorlar, kendi tüketecekleri kadar üretiyorlardı. Doğaya zararları yoktu aksine faydaları vardı. Birbirleri ile zaman geçirebiliyorlardı. Konuşup sohbet ediyorlar, paylaşmanın tadını alıyorlardı. Günlük yaşamları akşam olduğunda ufak bir mutluluğa dönüşüyordu belki de.
Vermeden Almak Allah’a Mahsus!
Plaza stresinde yaşamıyorlar ve kendilerini kabul ettirmek için çalışmalarına da gerek yoktu. Biz büyük şehirlerde büyük koşuşturmalar arasında kendimizi kaybederken çevremizdekileri de çoğu zaman kaybediyoruz farkında olmasak da. Okulumuz bittikten sonra iş hayatına girip kendimizi bitirirken kariyerimizi canlandırmak için çalışıyoruz. Yıllar geçtikten sonra belki iyi bir çalışma hayatımız ve sosyal statümüz oluyor ama kendimizden çok şey kaybediyoruz. Bunları çoğu zamanda gelecekteki çocuklarımız ve ailemiz için yapıyoruz. Onlar iyi okullarda okusun, iyi bir geleceğe sahip olsun diye. Yani bir nevi bir şeyler veriyoruz bir şeyler alabilmek için.
Şimdi düşündüğümüzde iç kaynaklı ve dış kaynaklı iki taraftan baktığımızda mutluluk çok farklı algılanabiliyor. Aslında herkes kendi içinde mutlu olabilmeyi bilmeli. Bunu yaşarken ne kendini ne de karşısındakini yargılamamalı. Kendini heba edip başarılı bir gelecek planlayan birinin başarı anlayışıyla, günlük yaşamını plansız yaşayan kişinin başarı anlayışı kıyaslanmamalı.
Nasreddin Hoca Durur Mu Yapıştırmış Cevabı!
Bu arada yazımı Nasreddin Hoca’nın bir hikayesi ile bitireceğim.
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “hiç kimseyim.”
Dudak bükülüp önemsenmediğini görünce,
sormuş Hoca: “Sen kimsin?”
“Mutasarrıf”ım demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam…
“Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp “Hiiiç.” Demiş
“Daha niye kabarıyorsun be adam, demiş Hoca..
ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım.
Tebrikler 460 kelime okudunuz!