Özür dilerim Selanik’ten, ona bir şehir dediğim için.
Onu sadece bir şehir olarak tanımlamak çok büyük haksızlık olur. Oraya gittiğiniz ilk andan itibaren boğucu olmayan havası sizi kucaklıyor. Hiç üzülmeyeceğiniz, mutsuz olmayacağınız topraklarda olduğunuzu size hissettirdikten sonra, sevgililerin ilk el ele tutuşması gibi usulca elinizden tutuyor.
Onu sadece bir şehir olarak tanımlamak çok büyük haksızlık olur. Oraya gittiğiniz ilk andan itibaren boğucu olmayan havası sizi kucaklıyor. Hiç üzülmeyeceğiniz, mutsuz olmayacağınız topraklarda olduğunuzu size hissettirdikten sonra, sevgililerin ilk el ele tutuşması gibi usulca elinizden tutuyor.
El ele kordon boyunca yürürken denizle birleşmiş görüntüsüyle Olympos Dağı eşlik ediyor size. Kendine has lezzetlerini, kendi eliyle size yedirirken bir yandan da güzel güneşi ile hem ellerinizi hem de içinizi ısıtıyor. Sizi birbirinden sıcakkanlı insanları ile tanıştırdığında ne kadar da gururlanıyor. Çünkü insanlarının size zarar vermeyeceğine o kadar emin ki.
Sizin için müzik dinliyor hissi uyandıran ve senfoni orkestrasında kemanın tellere her vurduğunda çıkan nameler gibi sizi etkileyen Yunanca kelimeler birbiri ardına sıralanırken, Selanik bir an olsun sizin elinizi bırakmıyor. Yunanlara doyum olmaz diyor ve sizinle müthiş bir gün geçirmeye devam etmek için Kastra’ya doğru sizi götürüyor. Siz sağı solu izlerken o herkese selam veriyor ve sıcakkanlı insanları ile sohbet ediyor. Bir yandan da size tarihi bir şölen sunmaya devam ediyor. Yer altında olan kilisesinden, Beyaz Kulesi’ne, bin yıllık kalıntılardan, eski camilerine kadar.
Sizin için müzik dinliyor hissi uyandıran ve senfoni orkestrasında kemanın tellere her vurduğunda çıkan nameler gibi sizi etkileyen Yunanca kelimeler birbiri ardına sıralanırken, Selanik bir an olsun sizin elinizi bırakmıyor. Yunanlara doyum olmaz diyor ve sizinle müthiş bir gün geçirmeye devam etmek için Kastra’ya doğru sizi götürüyor. Siz sağı solu izlerken o herkese selam veriyor ve sıcakkanlı insanları ile sohbet ediyor. Bir yandan da size tarihi bir şölen sunmaya devam ediyor. Yer altında olan kilisesinden, Beyaz Kulesi’ne, bin yıllık kalıntılardan, eski camilerine kadar.
Selanik’in size bir de küçük sürprizi var. Atatürk’e ne kadar saygı duyduğunuzu bildiği için Kastra’ya giderken, Atatürk’ün doğduğu evi size gösteriyor. Kastra yolunda size küçük bir öğle yemeğini de eliyle yedirmeyi ihmal etmiyor, sevgilinin sevdiği kişiyi eliyle doyurması gibi.
Artık günbatımı yaklaşmış ve siz Selanik ile el ele Kastra’da yani şehri tepeden gören kalenin üzerindesiniz. Ellerinizde simit ve ayran, karşınızda şehir manzarası ile gün batımının keyfini çıkarırken bir yandan da hayallere dalıyorsunuz. Nasıl olurdu acaba senle 100 sene önceye birlikte gitsek? Ya da şuradaki mavi panjurlu, bahçeli evde torunlarımızı izlesek.
Selanik bir kez söz vermişti sizi üzmeyeceğine. Sizi 100 sene önceye götürmek için batan güneşin ardından şehrin tüm ışıklarını tekrar açıyordu. Bu kez şehir merkezine inmeden bir de ışıkların süslediği şehre son kez baktırıyor. Sonrasında yorularak çıktığınız o tepeden koşarak iniyorsunuz. 100 yıllık mazisi olan Bit Pazarına götürüyor Selanik sizi.
Akşama kadar ikinci el ve antika eşyaların satıldığı yer artık kendini eğlenmek için gelenlere hazırlıyor. Masalar, sandalyeler o akşam hangi insanı eğlendireceğiz diye heyecan içinde sohbet ediyorlar. Selanik size en güzel müzikli tavernalarını önünüze seriyor ve sandalyenizi çekip oturmanızı bekliyor. Siz oturduktan sonra ise size yabancı olmayan lezzetleri ve içecekleri masanıza getirttiriyor. Yemeğinizin en keyifli zamanında sirtaki yapan insanları izlerken o an orada olduğunuz için şükrediyorsunuz. Güzel bir akşam geçirdikten sonra Selanik, sizi Beyaz Kule’nin önünde bekleyen teknelere elleriyle teslim ediyor. Siz uzaklaştıkça Selanik daha güzel gözüküyor, siz uzaklaştıkça Beyaz Kule daha da küçülüyor. Ve siz uzaklaştıkça tekrar gelmek için yemin ediyorsunuz.
Bir Şehre Aşık Olmak